12 Nisan 2017 Çarşamba

AŞIK OLDUĞUM RÜYAM

     Bu sabah çok güzel uyandım, gece uykum birkaç kere bölündü nedense ama son gördüğüm rüya her şeye değdi. Daha doğrusu rüyamda gördüğüm o kadın… İnsan, rüyasında gördüğü birine aşık olabilir mi, bilmiyorum. O kadının kim olduğunu da bilmiyorum ama o kadar güçlü, olgun aynı zamanda da çocuksu ve eğlenceli birini tanımadım hayatımda.

   Önce bir yardım etkinliğinde gördüm onu, tanışmadık. Sanki beni tanıyordu zaten. Bir kadın için uzun boylu olduğu söylenebilir, 1,75 falan vardı sanırım. İnce fakat güçlü görünen kolları vardı, cılız değildi. Mavi parlak gözleri vardı, kocaman gözleri suratında olabilecek en güzel yerden ışıklar saçarak bakıyordu.
Kirpikleri ne çok uzun ne de çok kısaydılar. İnce ve doğal güzellikteki kaşlarıyla estetik bir biçimde dans ediyordu sanki her bakışında. Ufak bir suratı vardı, belki de gözleri bu yüzden kocaman ve muhteşem görünüyordu. Suratının ortasında olabilecek en güzel şekilde duran ufak burnu, onun altındaysa güzel sözler çıkan, aşık edici bir gülümsemeyle bezenmiş ağzı. Sinir olduğunda büzüştürdüğü korktuğunda alt dudağını ısırdığı ağzı… Güçlü fakat ufak bir çeneye sahipti. Kısa, omuzlarına kadar anca gelen saçları rastgele, fazla özenmeden tokalarla tutturulmuştu. Düğünlerde etrafta koşuşturan, küçük kız çocuklarını andırıyordu. Sarı saçlarının içine karışmış koyuluklar sanki derin güzellikler barındırıyordu. Üzerinde, bahar çiçeklerinin olduğu ne çok gösterişli ne de çok sade bir tişört vardı. Omuzlarından beline kadar, vücuduna tam uymuş,  ince ve kıvrımlı belini belli eden bu tişörtün üzerine yarı şeffaf denebilecek incelikte, uzun ve beyaz bir hırka giymişti. Hırkanın kollarını neredeyse dirseklerine kadar çekmişti. Sol bileğinde büyük parçalara sahip, renkli bileklikler vardı. Sağ bileği boştu. Hareketlerinden böyle takılara alışkın olmadığı belliydi. Sürekli oynuyordu onlarla. Bembeyaz cildini kızartmıştı hatta. Altında beyaza yakın mavi tonlarında bir şortu vardı. Eskiyen bir pantolonunu kesmişti sanki. Zarif, ince ve şekilli bacaklarını ne çok ortaya çıkartıyordu ne de sönük bırakıyordu. Kalçası vücudunun her yerinde olduğu gibi olabildiğince uyumlu ve diriydi. Uzun hırkasının ve sade giysilerinin altında sakladığı beyaz ve canlı teni kendini belli etmek ister gibi değildi pek. Yumuşaklığı dokunmadan bile anlaşılabiliyordu. Ayaklarına sade bir çift bez ayakkabı giymişti. Açık mavi ve alt tarafı beyaz bir ayakkabı. Üstü başı gayet temiz, dinç ve sağlıklı görünen, genç bir kadın…
  
    Üniversite gruplarından birisiyle, topluca gidilen, piknik alanı benzeri bir yerden dönmek için otobüste cam kenarına oturmuş, gelenleri izliyordum. Büyük, ahşap eskitilmiş ve gri bir evden çıkıp, kurumuş çamurlu yoldan gelerek otobüse yürüyen insanları… Kimileri aralarında şakalaşıp, gülüşüyordu, kimileri ise bıkkın bir haldeydi. Sonra, O çıktı. Üç basamaklı merdivenden inince durdu. Otobüsü süzdü ve benimle göz göze gelince yüzünde sıcak bir gülümsemeyle el salladı. Hızlıca yürüyerek otobüse bindi ve yanıma gelip tepemde dikildi. Cam kenarına oturmak istediğini anlamadım önce, sadece ona bakakalmıştım. Sonra yerimi ona verip koridor tarafına oturdum. Yolu izlemek istemiyordum zaten. İzlemesi daha keyif verici biri oturmuştu tanıma.


     Yol boyunca sohbet ettik. Konuşurken hareketleri, mimikleri o kadar hayran ediciydi ki bazen onu izlemeye dalıp cevap vermeyi unutuyordum. Otobüs bizi büyükannemlerin eski evinin önünde indirdi. Onu da davet etmeye niyetlenmiştim ki benden önce girdi evin bahçesine. Sanki benden önce de biliyordu burayı. Üzerini kayısı ağacı ve üzüm asmaları kapattığı için gölgelik, kenarlarında renkli çiçekler ve evin duvarının önünde eski bir çekyat ve büyükçe bir masa olan, dedemlerin eski evinin bahçesi. Üzerine kediler çıktığı için dedemin oturmama kızdığı koltuğa oturdu. Kafasını kaldırıp asmalara ve aralarından uzanan kayısı ağacına baktı. Demir bahçe kapısının önünde durmuş onu izlerken bana bakıp içeri girmemi söyledi. Rahatlatıcı ve nazik bir ses tonu vardı. Kapıyı kapatıp, bahçenin ortasına kadar yürüdüğümde ayağa kalktı. Yukarıdaki, asmaların dolandığı demirleri göstererek yetişip yetişemeyeceğimi sordu. Yarışmayı teklif etti. Gözlerinin parlaklığı neşe saçıyordu. İkimiz de zıplayıp demirlere tutunarak sallanmaya başladık. Kimdi bu kadın? Beni nereden tanıyordu, bilmiyorum. Sadece bir rüyaydı ama sanırım rüyamda gördüğüm kadına aşık olmuştum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder